COVID-19 salgını sebebiyle muhatap olarak kabul edilen bankalar bulundukları ülke yönetiminin aldığı kararlarla faaliyetlerini askıya alabilmekte veya tamamen durdurabilmektedir.
Teyitli akreditif işlemlerinde, karşı bankadan tahsilat olanağı olmamasına rağmen, Türkiye’deki teyit bankaları ihracatçıya ödeme yapmak zorunda olacak mıdır?
Muhatap bankanın akreditif lehtarına akreditifin açıldığını haber vermesine ilave olarak ödemeyi kendisinin yapacağını taahhüt etmesi halinde, söz konusu akreditif teyitli akreditif olarak değerlendirilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (E. 2002/12-1078, K. 2002/1072, T. 18.12.2002) kararında “Açılan bir akreditife, (genellikle satıcının kendi ülkesindeki ) bir bankanın, akreditif bedelini, akreditif şartlarındaki belgelerin ibrazı karşılığında satıcıya ödenmesi yükümlülüğü altına girmesi durumunda, "teyitli akreditif" ten söz edilir. Bu durumda, akreditif lehdarı ile teyit bankası arasında, akreditif sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme kurulmuş olur. Teyit bankası, akreditifi teyit etmekle, akreditif lehdarına karşı bağımsız ve asli bir yükümlülük altına girer. Eş söyleyişle, teyit, bir garanti veya kefaleti değil; bağımsız ve asli bir ödeme yükümlülüğünü ifade eder. M.T.O. 500 sayılı Yeknesak Kuralların 9/b ve 10/d maddelerinde de aynı ilke kabul edilmiştir. Teyit bankasının değinilen bu bağımsız ve asli ödeme yükümlülüğü nedeniyle, akreditif bankası, teyit bankasına ödeme yapılmaması konusunda talimat vermeye de hukuken yetkili değildir. ….. …….Bu açıklamaların da ortaya koyduğu gibi, teyitli akreditifte lehdarın akreditif alacağı, teyit bankasına ibraz edeceği belgeler karşılığında; ibraz anında ve ibraz yerinde doğar; ödeme yeri, belgelerin ibraz edildiği yerdir. Eş söyleyişle, alacak teyit bankası nezdinde doğar; alacağın akreditif bankası nezdinde doğabilmesi için, teyit bankasına başvurulmasına rağmen, alacağın herhangi bir nedenle ödenememiş olması gerekir.” denilerek, teyit bankasının uygun belgelerin kendisine ibraz edilmesi durumunda, ödeme yapmakla yükümlü olduğunu ve teyit bankasının yükümlülüğünün, akreditif bankasından bağımsız ve asli bir yükümlülük olduğu kabul edilmiştir.
İlaveten, 600 sayılı Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kurallar’ın (“Bir Örnek Kurallar”) 8/b numaralı maddesinde de “Teyit bankası akreditife teyidini eklediği andan itibaren, lehtar tarafından yapılan ibrazı karşılamakla veya iştira etmekle dönülemez biçimde yükümlüdür.” hükmü yer almakta ve teyit bankasının, uygun ibraz üzerine, ödemek ile yükümlü olacağı düzenlenmektedir.
Doktrin kapsamında da, akreditifin teyit edilmesi ile birlikte lehtar, amirin ülkesinde bulunan akreditif bankasının dışında ayrıca kendi ülkesindeki bir diğer bankanın veya güvenilir bulduğu bir başka ülkedeki bankanın da güvencesini elde ettiği ve akreditif bankasının; iflası, aciz hali v.b. sebeplerle veya akreditif bankasının ülkesindeki politik, ekonomik veya yasal sebeplerle akreditif bankasının ödememe riskinin bertaraf edildiği belirtilmektedir.
Akreditif bankasının ülkesinde meydana gelen COVID-19 salgını nedeniyle, vade tarihinde karşı bankanın faaliyet göstermemesi - tüm bankacılık işlemlerinin askıya alınması – durumunun hangi taraf açısından mücbir sebep teşkil edeceğine dikkat edilmesi gerekecektir.
Bir Örnek Kurallar’ın “Mücbir Sebep” başlıklı 36. maddesinde; doğal afetler, isyan, ayaklanma, iç karışıklık, savaş hali, terör eylemleri, grev, lokavt veya kendi kontrolleri dışındaki diğer nedenlere bağlı olarak meydana gelecek kesintiler mücbir sebep halleri olarak sayılmıştır. Maddede sayılan mücbir sebep halleri sınırlı değildir. Söz konusu mücbir sebeplerden bir veya birkaçı bankanın faaliyetini kesintiye uğratacak olursa, bu kesintiden doğacak sonuçlardan banka sorumlu olmayacaktır. Akreditif bankasının bulunduğu ülkelerde de, salgın nedeniyle bankacılık işlemlerinin durdurulması, akreditif bankası açısından mücbir sebep teşkil edebilecek (her halükarda ilgili ülke hukukunda da söz konusu durumun mücbir sebep olup olmadığı değerlendirilmelidir) ve bu kapsamda akreditif bankası ödeme yükümlülüğünden kurtulabilecektir. Ancak teyit bankası açısından, mücbir sebebe bağlı olarak bankacılık faaliyetlerinin durması halinde, ilgili maddeden yararlanılabileceği değerlendirilmektedir.
Diğer yandan, uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanacak olması ihtimalinde, Türk hukuku kapsamında mücbir sebep şartları; (i) bir olayın varlığı, (ii) olayın sonuçlarının öngörülemez ve kaçınılmaz olması, (iii) borcun ihlal edilmesi ve (iv) olay ile borcun ihlali arasında illiyet bağının bulunması şeklinde sayılmakta olup, mücbir sebep için gerçekleşen olayın varlığının sözleşmenin kurulduğu sırada öngörülemez ve sonuçlarının kaçınılmaz olması gerekmektedir. Yargıtay kararları kapsamında da, deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep olarak sayılmaktadır. Bu kapsamda, mevcut durumda teyit bankaları açısından, ödeme yapmaya engel bir durumun varlığı dahil olmak üzere, sayılan diğer şartların var olmaması durumunda, teyit bankasının ödeme yükümlülüğünün devam etmesi gerektiği yorumu yapılabilecektir.
SONUÇ
Şu an itibariyle, Türkiye genelinde bankacılık işlemlerinin askıya alınması/durdurulması gibi devlet otoritesinin almış olduğu zorlayıcı bir önlem/yasak bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, Yargıtay kararı ile Bir Örnek Kurallar’ın ilgili hükmü dikkate alındığında, teyit bankasının, lehtara teyidini ilettiği vakit, geri dönülemez ve bağımsız bir borç altına girdiği; akreditif bankasının içinde bulunduğu riskleri üstlenmiş olduğu ve akreditif bankasının ödemeyi yapamaması durumunda dahi, teyit bankasının ödeme yükümlülüğünün devam etmesi gerekebilecektir.